dijital pazarlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dijital pazarlama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20.9.18

Growth Hacking Büyüme Modeli ve Örnekler


Growth Hacking, yaygın bilinenin aksine bir sihirli değnek, korsanlık falan değildir. Girişiminizi kısa sürede arşa yükseltecek bir “taktikler” bütünü de değildir; zira başarılı girişimlerin kullandığı her yöntem, her girişim için uygulanamaz. İşin sırrı, imrenerek izlediğimiz o başarılı girişimlerin de yaptığı gibi, kendi ihtiyaçlarımıza uygun metodolojiyi geliştirmek aslında. Elbette böyle kapsamlı bir pazarlama metodolojisi de, ancak alanında yetkin ve deneyimli bir ekiple mümkün oluyor.
Growth Hacking, gelir modeli internete dayalı olan bir girişimin büyümesini sağlayacak kısa yolları bulmak ve bunu sürdürülebilir kılmaktır. Yazılımdan tasarıma, kullanıcı deneyiminden yaratıcı pazarlamaya, otomasyonlara kadar geniş bir alanda at koşturup tüm kozları akıllıca kullanmaktır. Bugün bütünleşik dijital pazarlama iletişimi sürdüren birçok uzmanımızın (!) kendisini Growth Hacker olarak tanımlaması ise tamamen kavram karmaşası yaşamalarından kaynaklanıyor. Elbette planlı, sistematik bir yol haritası izlenmeli Growth Hacking sürecinde; bu işin teknik kısmı. Fakat yukarıda da belirttiğim gibi, Growth Hacking bir taktikler bütünü değildir. Bir düşünce biçimi, bir yaklaşımdır aslında.

Growth Model — AARRR

AARRR, genel itibariyle Growth Hacking operasyonlarında benimsenen büyüme modelinin kısaltmasıdır:
Acquisition: Potansiyel kullanıcıları çekme,
Activation: Ürüne çekilen kullanıcıları aktifleştirme,
Retention: Kullanıcıların ürünü/hizmeti tekrar tekrar kullanmasını sağlama,
Referral: Kulanıcılar üzerinden yeni kullanıcıları kazanma,
Revenue: Kullanıcılardan gelir elde etme.
Growth Hacking sürecinde genel itibariyle tüm dikkatler bu 5 adım üzerine yoğunlaşır ve her adım için ayrı önermeler, ayrı testler, ayrı geliştirmeler uygulanır. Tatminkar test sonuçlarından sonra da, tüm bu parçalar bir bütünü oluşturarak büyümeyi sağlar. Şunu da belirtmeliyim ki, bu çalışmalar birkaç defa yapılıp bırakılan bir iş değil, devam eden bir süreçtir.
İşte sırf bu nedenden dolayı, yıllarca deneyim kazanmış bir ekibin aylarca üzerinde çalıştığı ve test ettiği Growth Hacking süreci, bir kursla ya da özel dersle tek seferde öğrenilebilecek bir şey değildir.
Not: Growth Hacking, aslında gelir modeli internete dayalı girişimler (ör:SaaS projeleri, mobil uygulamalar, mobil oyunlar gibi) için uygulansa da, bazı yöntemler ve prensipler e-ticaret siteleri için de uygulanabilir.

Örneklerle Growth Hacking

Dilerseniz dünyada Growth Hacking alanında ne tür çalışmalar yapılmış, biraz örnekleri inceleyelim. Böylece, bu kavramı ilk kez duyanlar için de pratikte her şey daha anlaşılır olacaktır ve Growth Hacking çerçevesinde nasıl bir bakış açısına sahip olunmalı, ne tür yaklaşımlar var, daha net canlanacaktır.

Fake It All — AARRR (Potansiyel Kullanıcıyı Çekmek)

Benim en sevdiğim yöntemlerden bir tanesi. Kısaca “-mış gibi göstermek”. Ne kadar süslü bir isme sahip olsa da, özünde Growth Hacking yaratıcı pazarlama stratejilerine sahiptir; yani her yol pazarlamaya çıkıyor. Pazarlama ise, hedef kitleyi tavlama sanatı olduğu için insanların düşünce biçimini öngörebilmek ve algılarına hitap edebilmek çok önemli.
Fake it All ise, doğrudan bu algıya hitap ediyor.
Danimarkalı girişim Pipetop, iletişim sayfasında farklı ülkelere ait telefon numaraları sunarak yelpazeyi geniş tutmakla kalmıyor, aynı zamanda çok şubeli, çok dilli hizmet sunan bir dünya markası olduğunu gösteriyor. İşin gerçeği ise, kullanılan numaraların tamamının sanal telefon numarası olması. Potansiyel kullanıcıyı çekmek adına, özellikle de B2B alanında hizmet veriyorsanız, epey işe yarar bir yöntem diyebiliriz.
Topluluk Oluşturarak Etkileşim Yarat — AARRR (Kullanıcıların Ürünü Tekrar Kullanmasını Sağla)
Kiminle etkileşim? Markayla, ürünle ve gerekirse kullanıcıların birbirleri ile etkileşimini sağlamak. Kullanıcıların ürününüzle tekrar tekrar etkileşime girmesinin tek yolu vardır: FAYDA. Faydayı görürse severek kullanmaya devam edecektir.
Bir Slack grubu, belki ürün içi yardımlaşma platformu ya da ürün kullanıcıları ve potansiyel kullanıcıları artırmak için bir forum kullanabilirsiniz. Örneğe bakacak olursak:
Unbounce’un kullanıcıları için oluşturduğu forumda, topluluk üyeleri kendi aralarında Dönüşüm Oranı Optimizasyonu üzerine sohbet ediyor; yardımlaşıyor. Unbounce, özelleştirilmiş landing page oluşturabileceğiniz ve dönüşüm oranlarınızı optimize edebilmeniz için birçok farklı test özelliği olan çok kullanışlı bir hizmet. Tam bir hedef kitle / topluluk / ürün uyumu söz konusu.

Sosyal Medya Hacking

Ücretli İçerikler Üretmek
80/20 metodunu biliyoruz değil mi? Bu kez, insanların gerçekten görmek isteyeceği bir içeriği (blog yazısı örneğin) %80 ve %20 oranlarında bölüyoruz.
%20’lik kısım, herkes tarafından okunabilir, kilitli olmayan bölümümüz olacak. Kalan %80’lik bölümü okumaya devam etmek isteyenler ise aşağıda yer alan örnektekine benzer bir pencere ile karşılaşacak.
Şu uyarıyı yapmam lazım; bu gerçekten riskli bir uygulama. Sayfadaki hemen çıkma oranını (Bounce Rate) bir anda artırabilir. Bu nedenle, içeriğinizin kalitesinden ve gerçekten okunmak isteneceğinden emin olmalısınız.
Ülkemizde ben bu yöntemi daha çok ücretsiz kitaplar, pdf dökümanlar sunan sitelerde gördüm. Mesela bir e-kitabı ücretsiz indirmeniz için sizden e-postanızı ya da içeriği twitterda paylaşmanızı isteyebiliyorlar (Pay with a Tweet). Bu yöntem size bir anda yüzlerce takipçi kazandırmaz ama epey paylaşım elde etmenizi sağlar. Haliyle bu yöntemi düzenli uygulamak için düzenli olarak ücretsiz PDF dökümanlar ciddi bir iş yükü getireceğinden, enerjinizi kaliteli blog içeriklerine harcayarak düzenli paylaşım elde edebilirsiniz. Google botlarının gözünde kazanacağınız değer de cabası

Twitter’ı Arama Motoru Gibi Kullanın

Kafanız karışmasın, hemen açıklayalım. Tıpkı Google kullanır gibi, belli bir konuyla ilgili anahtar kelimeyi Twitter’da aratabilir ve hedef kitlenizle doğrudan iletişime geçebilirsiniz. Şu an aktif olarak çalıştığım kendi sektörümden (kozmetik/cilt bakımı) örnek verecek olursam:
Cilt bakım ürünleri satışını yaptığımız bir e-ticaret sitemiz var diyelim. Sivilce karşıtı yeni ürünümüzü ihtiyaç sahiplerine satmak ya da PR değeri olan bir kullanıcıya hediye etmek istiyoruz. Twitter’ın arama kısmına “sivilce” yazdığımda birebir iletişime geçebileceğim kişileri bulmam çok daha kolay oluyor.
Aslında sayfalarca örnek var ama yazıyı da fazla uzatmak istemiyorum. Bir bakış açısı, bir düşünce biçimi olarak Growth Hacking nedir, ne değildir daha net anlaşılmıştır diye umuyorum. Yıllardır temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önünüze sürdükleri “AirBNB’nin taktiği, Dropbox’ın yöntemi” gibi örneklere alternatif olabilecek yöntemler sunmaya çalıştım. Bundan sonra da fırsat buldukça güzel ve kullanışlı örnekler paylaşmaya devam edeceğim.
İlk kez burada yayınlandı:
https://pazarlamaturkiye.com/growth-hacking/growth-hacking-buyume-modeli-ve-ornekler/

2.10.17

1 Yılda 13 Milyon$ - Koala'nın Büyüme Stratejisi [Case Study]

Facebook kullanıyorsanız, Koala’yı duymuş olma ihtimaliniz çok yüksek. Markayı bilmeseniz bile, yazının ilerleyen bölümlerinde viralleşen videosuna yer verdiğimde hatırlayabilirsiniz.

Bilmeyenler için hemen belirteyim; Koala, Avusturalya merkezli bir yatak firması. Bu firma 2015 yılında piyasa çıktı ve ilk yılında 13 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi.

Gerçekten etkileyici değil mi?

Markayı ilk defa Facebook’ta gördüm.

Dijital pazarlama faaliyetlerini gördükten sonra da marka hakkında bir şeyler yazmaya karar verdim.

Bu yazımda, Koala’nın büyüme odaklı dijital pazarlama çalışmalarına yer vereceğim.

Not: Elbette çok ciddi ve detaylı bir çalışma yatıyor bu işin altında. Tüm detaylara değinmek mümkün değil ama ana hatlarıyla incelediğimizde bile ilham kaynağı olacağına hiç şüphe yok.

Dilerseniz başlayalım.
Ürün

Her şey ürünle başlar.

Her türlü büyüme faaliyetlerini başarıyla tamamlayabilmeniz için, gerçekten değer katan bir ürüne sahip olmalısınız.

Koala’nın, daha ilk senesinde 13 milyon dolarlık satış yapması, ürünlerinin ne kadar iyi olduğuna dair en somut kanıt.



Satıştan sonra müşterilerinden hakkında oylama ve yorum almaya odaklanıyorlar. Bunu da büyük ihtimalle yakın zamanda alışveriş yapmış olan müşterilere mail yoluyla ulaşarak sağlıyorlar. Kullanıcı yorumlarını pazarlama faaliyetlerinin her alanına entegre etmiş durumdalar.



Kullanıcı yorumları, bir markanın dijital pazarlama çalışmalarına olumlu etki de edebilir, olumsuz da. Bildiğiniz gibi çoğu tüketici, yeni bir şey satın almaya karar vermeden önce, o ürünü kullananların yorumlarını inceler.

Tabii 5 yıldızlı bir ürünle karşılaşmak…

Gerçekten ürünü cazip hale getiriyor.

Kilit Nokta: İnsanların sevdiği bir ürüne sahip olun. Ardında da mümkün olduğunca fazla yorum/bildirim almaya çalışın.
Teklif

Harika bir teklif sunmak, ürünü mümkün olduğunca çok kişiye ulaştırmak için büyük öneme sahip.

Tabii ki Koala, kendine en uygun teklifi sunmayı başarmıştı.



Ek olarak 100$ değerinde bir indirim de teklif ediyorlar.



İndirim sunmak her zaman iyi bir taktik olmuştur; müşterilerin online mağazada alışveriş yaparken ne istediklerini bildiğinizi söylemenin bir yoludur:

İndirim!

Bitti mi, hayır.

Üzerine bir de “Ücretsiz Kargo” teklif ediyorlar.

Belli bölgelere 4 saat içerisinde teslim teminatı sunuyorlar.

120 gecelik deneme süresi (bu gerçekten özgün ve ilgi çekici)

Ve 120 günün sonunda ürünü kullanmak istemezseniz, ücretsiz olarak gelip adresinizden ürünü teslim alıyorlar.

Ücretsiz kargo tabii ki güzel bir fırsat, fakat ürünü istemediğinizde ücretsiz olarak kapınıza gelmesi başka bir durum. Birçok e-ticaret sitesinin, müşterilere şu sorunun cevabını vermesi gerekir: “Peki, ya beğenmezsem?”

Birçok kişi, aldığı bir ürünün iade işlemleriyle uğraşmak istemez. Bu aşamada, ürünün iadesini kolaylaştırmak da, önemli bir detay halini alıyor.

Aşağıdaki videoda, Koala’nın kutu açılımını görebilirsiniz.




Güzel, değil mi?

Ama bunlarla bitmiyor.

Avustralya yapımı bu yatak 10 yıl garanti ve gerçek bir koalayla geliyor evinize (bundan sonra bahsedeceğiz).

Ayrıca, zipMoney ve Afterpay gibi ödeme seçenekleri sunarak, güvenli bir ödeme imkanı da sunuyorlar.

zipMoney uygulaması şu şekilde



AfterPay de bu



Kilit nokta: Müşterilerinize “Neden olmasın?” dedirtmek istiyorsanız, satışa kadarki süreçleri ve sonrasını mümkün olduğunca kolaylaştırmanız gerekli.

Not: İyi bir ürüne sahip değilseniz, gerçekten cazip bir teklif sunmak size pahalıya mal olacaktır. Ama iyi ürün, teklif sunma konusunda daha cesur davranmanıza ve büyümenize yardımcı olacaktır.
Pazarlama

Buraya kadar tamam;

Ürün harika,

Satış teklifi mükemmel ve bir o kadar da güçlü,

Şimdi de, Koala’nın marka teklifini potansiyel müşterilerine nasıl ulaştırdığını inceleyelim.
Facebook Reklamları

Ürünleri ve web siteleri hazır olduktan sonra Facebook reklamlarını yayınlamaya başladılar.

Koala’yı ilk defa bu gönderileriyle tanıdım



Parodi ;))

Yine de…

Yatak reklamı yapmak için hiçbir zaman standart yaklaşımlarda bulunmadılar. Sosyal medyada gerçekten işe yarayacak içerikler üretip bu içerikleri yayınlamaya başladılar.

Mesela bu test gibi (Yazının en başında viralleşmesinden bahsettiğim video)




1,6 Milyondan fazla kişi gördü bu videoyu ilk etapta;

14.000 etkileşim,

6,100 yorum,

1,900 paylaşım…

Bu videoyla ilgi çekmeye başladılar…



Tekrar…

2,3 milyondan fazla görüntüleme,

30,000 etkileşim,

2,800 yorum,

Ve 11,000 paylaşım.

Bir ürün reklamı için gerçekten BÜYÜK rakamlar.

Ayrıca, Facebook’ta çok sayıda içeriği düzenli olarak yayınlayıp etkileşime giriyorlar. Mesela şu gönderi:



Hedef kitle ile sürekli etkileşimde bulunmak için bu tür düzenli paylaşımlar büyük öneme sahip. Ancak yukarıdaki video, muhtemelen büyümek için yayınladıkları tüm içeriklerden daha fazla etkiye sahipti. Özellikle bu noktayı vurgulamaya çalışıyorum çünkü çoğu işletme, ürünlerini video yoluyla pazarlamak için yaratıcı ve ilginç yollar bulmak dışında Koala’nın yaptığı her şeyi zaten yapıyor.

Kilit nokta: Ürününüz hakkındaki mesajı ulaştıracak yaratıcı ve ilgi çekici fikirler üretin. Daha ilk saniylerde izleyicilerin “Vay be!” diyebileceği içeriklere ihtiyacınız var. Ardından Facebook reklamları ile potansiyel müşterilerinize ulaşın.
Google AdWords

Google’daki arama hacimleri, büyümeyi desteklemek için mükemmel bir kanal.

Çünkü…

Google’da insanlar bir ürün hakkında arama yaptığında, artık satın almaya karar verme sürecine çoktan girmiş oluyorlar.

Peki Koala ne yapıyor?

Arama ağı ve ürün listeleme reklamlarının her ikisini de kullanıyor.

Aşağıda, “yatak online” anahtar kelimesinin bir örneğini görebilirsiniz.



Koala, farklı anahtar kelime tiplerini hedefliyor Google reklamlarında.
Koala, kaola, koala yatak gibi kendi markasına ait olabilecek alternatifleri hedefliyor,
Snooze yatak, İkea yatak gibi rakip firmaların anahtar kelimelerini hedefliyor,
Yatak, geniş yatak, sünger yatak gibi diğer anahtar kelimeleri hedefliyor.

Kilit nokta: Google reklamlarını hem kendi marka adınızla, hem rakiplerin adıyla hem de diğer olası alternatiflere göre hedefleyin.
E-posta Pazarlama

Koala’nın mail listesine kendi isteğimle kaydoldum. (Yollayacakları e-postaları görmem gerekiyordu)



Her hangi bir mail almadım önceleri.

Ama…

Daha sonra gelen kutumu açtığımda indirim kuponunu gördüm. Bana gelen mail tam olarak buydu:



Birkaç mailin ardından, hemen hemen 24 saat sonra şu maili aldım:



Koala, gerçekten de indirim kuponları konusunda ısrarcıydı.

(Haftalarca süren mail trafiğinin tamamını görmek isterseniz, yazının sonundaki linkten orijinal makaleyi inceleyebilirsiniz)

Kilit nokta: E-posta yollamak, hem düşük maliyetli hem de etkili bir yöntem. Ürünü, markayı, indirimi ve sunduğunuz satış teklifini hatırlatacak e-postalar göndermeyi unutmayın.
Bilbordlar

Geleneksel reklamcılık konusunda uzman değilim.

Ancak, Koala’nın billboard kampanyası, kalabalık bir pazarda kendilerini farklı konumlandırma noktasında oldukça başarılı.

De Rucci’yi daha önce duydunuz mu?

De-Rucci, üst düzey bir yatak odası mobilya markası (ve Koala’nın rakibi).

Web siteleri şu:



Koala ise bu reklamla, De Rucci ile resmen alay etmiş oldu:



Sosyal medyada da bu reklam sevildi.

Tüm bunların dışında podcast’ler, yeniden pazarlama, sade bir web sitesi, sitede günlük hayatta yatağın kullanıldığı kesitlerden fotoğraflar, kolay ödeme sayfaları birçok unsuru kendi avantajlarına çevirmeyi başarmış ve takdir edilesi bir büyümeyi yakalamışlar.

İlham kaynağı olması dileği ile…

Bu yazıyı ilk defa BURADA YAYINLADIM

Orijinal Metin: https://www.webprofits.com.au/blog/koala-growth-strategy/

11.9.17

E-Ticaret Yapanlar Nasıl Suistimal Ediliyor? (Kendine Content Marketing)


Evet, Kendine Content Marketing, bu kavramı yeni buldum. “Kendine Müslüman” gibi düşünün. Son zamanlarda hayli rahatsız edici birkaç manzarayla karşılaştıktan sonra bu yazıyı yazmadan edemedim. Bu yazıda geçen kurumların ve karakterlerin hiçbiri hayal ürünü değildir.
Beni tanıyan vardır, tanımayan vardır. Öyle sektörün meşhur isimlerinden değilim ancak sektördeki “hemen hemen” herkesi gıyaben tanırım, takip ederim. Ne yazmış, ne yapmış, ne okumuş, ne anlatmış v.s. bilirim. Mümkün mertebe meetup’lara, zirvelere, seminerlere iştirak etmeye çalışırım –ki taze bir beyinden taze bir fikir ya da eski bir beyinden kıymetli bir tecrübe gelir de zenginleşiriz belki.
Ne var ki, bu gidişat giderek mide bulandırıcı bir hal almakla beraber, bazı tanınmış isimlerin de iştirak ettiği organizasyonlar nedense hiç kimsenin gözüne batmıyor. Kendi kendime dedim ki “Bunu sadece ben görüyor olamam! Yok, benden başka kimse bunu dile getirmiyorsa, o zaman ben yanlış görüyorum”. Ama yok hocam, bu iş öyle yanlış görmekle, yanlış anlamayla olacak iş değil; burada iyi niyet kılıfına sokulmuş bir suistimal söz konusu.
Bizzat tanıdığım ya da sosyal medyadan tanıdığım, kaliteli eğitimler düzenleyen arkadaşlarım var, onları tenzih ederek –ki kendini bilen zaten bu yazıyı üstüne alınmaz — durumu biraz daha açalım.
“Eğitim” gibi ya da “Seminer” gibi isimlerle ücretli / ücretsiz etkinlikler düzenleyip, sadece konuşmacıların kendi firmalarının reklamını yaptığı o içi boş saçmalıkları zaten bir süredir biliyoruz değil mi? Bildiğimiz “Content Marketing” işlemlerini kendilerine uyarlamış, kendilerini pazarlıyorlar. Bunun en uç, en etik dışı (bence) haline ise yakın zamanda şahit oldum.

Nasıl Yapılır?

1. Aynı sektörden (burada sektörümüz e-ticaret) insanların ortak hedefine odaklan. Ama bu ortak hedef öyle böyle değil, hem iştah kabartan bir yanı var, hem de milli duyguları falan kabartıyor bir anda kendini önemli bir sistemin parçası sanıyor katılımcılar.
2. Bu ortak hedefe giden yolda fikir önderi sayılabilecek, sayılmasa da o şekilde tanınan insanları etrafına topla.
3. Bu insanlarla beraber bir etkinlik düzenle. Bu etkinlikte insanların iyice iştahını kabart. Hepsi, ortak bir amacın ve önemli bir davanın parçası olduğuna inansın.
4. Bu arada, “ortak payda sahibi ” dediğimiz kişiler, etkinlik sahiplerinin hedef kitlesi. Telefonlar, mail adresleri, isimler gibi epey bir datayı topla.
5. Şaaak! İkinci etkinlik ücretli + hemen bir “eğitim programı” oluşturulmuş; o da ücretli, eğitimin içeriğindeki her şey “bi arka mahallede” ücretsiz :)
6. Eğitim programındaki “eğitmenler” ve eğitimin “konu başlıkları”, sadece kendi firmasını/ürününü pazarlayacak ya da satacak şekilde seçilmiş. Yani katılımcılar bu eğitime ücret verecek; ücretli olarak reklam dinleyecek. Üzücü olan ise şu, e-ticaret yaptığını söyleyen bu yüzlerce kişilik gruptan birisi de çıkıp “Aga bu nedir?” demedi henüz; merakla bekliyorum.
Uzun lafın kısası, organizasyon sahipleri enfes bir “content marketing” yaptı; şapka çıkarılır. Ancak ne kadar etik, tartışılır.

Not: Bu yazıyı dikkat çekmek, birilerine sataşmak için yazmadım, kaç kişi okur onu bile bilmiyorum. “O bir kişi” bile okuyup uyansa yeterlidir.

2.6.16

Hangi Dijital Pazarlama?

Hani şu, proje üzerinde mind stormlar yaptığımız, her oturumda "daha iyisi yapılmalı" dediğimiz beyin sancısı olan dijital pazarlama mı, yoksa "10 forum tanıtımı, 2 sosyal medya paylaşımı, post spam çılgınlığı" olan dijital pazarlama mı? Daha önce şurada, yaptığımız işin iyi bilinmediğinden dert yakınmıştım. Kimseden detaylı bilgiye sahip olmasını bekleyemeyiz tabii, ancak marka/firma/start-up projesi sahipleri alacağı hizmeti hiç mi araştırmıyor yahu?

En büyük dijital pazarlama ajansı mı, pardon?

Bu gözler, "Türkiye'nin 7 yıldır en büyük dijital pazarlama ajansı" şeklinde bir sloganla piyasada varlık gösteren ve sadece İnstagram beğeni - takipçi satışı yaptığını söyleyen oluşumlar gördü. Buradan şunu anlıyorum ki, varlık göstermeye ve reklam bütçesi ayırmaya devam ettiğine göre bu oluşumlar güzel para kazanıyor. "Ey markalar, ey firmalar, ihtiyaçlarınıza cevap vermeyecek şişirme hizmetlere para döküyorsunuz", diye çıkıp megafonla isyan etsek, duyulur mu sesimiz nihayet diye merak etmiyor değilim.

Ücret karşılığı satın alınan beğeni, yorum, takipçi olaylarının ciddi talep gördüğünü zaten biliyoruz. Peki bu "kuru kalabalık" sayesinde prestij sahibi mi olunuyor? Dijital pazarlamanın en büyük avantajlarından birinin de, yapılan işlemlerin ölçülebilir olmasıdır diyoruz. Peki rastgele gelen ziyaretçiler, ne idüğü belirsiz beğeniler bu ölçümlemenin neresinde kalıyor, merak ediyorum.

Kısa süre önce hizmet verdiğim bir markanın Facebook sayfası, takipçi satışı ile anormal derecede artırılmış, buna rağmen gönderi etkileşimleri, içeriklere gelen dönüşler orantısız denecek kadar düşük kalmıştı. Dahası, yapılan paylaşımların ulaştığı kişi sayısı da hayli azdı. Neden? Çünkü Facebook erişim oranlarını zaten normalde de düşük tutan bir yapıya sahipken, anormal ve etkileşime girmeyen takipçi sayılarından şüphelenen algoritmalar barındırıyor. Tabii bizim sayfayı akarına koymamız ciddi bir zaman aldı. Hem maddi, hem de zaman olarak koca bir kayıp!

Esasen dijital pazarlama, doğrudan markanın hedef kitlesine odaklanarak yapılan bir çalışmadır. Her adımda ipler sizin elinizde olmalı. Sayfaya gelmesi gereken, paylaşımları beğenmesi gereken, sizle bağ kurması gereken insanlar her kimse, sizin kontrollü ve planlı olarak onlara ulaşmanız ve onları kendi alanınıza çekmeniz gerekmektedir. Hangi yolla ulaştık, kaç kişi geldi, kaçı ilgilendi, kaçı ilgilenmedi, bu aksiyonların kaçı satışa döndü (e-ticaret için daha çok)? Bunları ölçebilir, eksiklerinizi tespit edip telafi edebilirsiniz. Üzerinde çalıştığınız iş ister genel bir pazarlama olsun, ister SEO gibi daha spesifik bir alan olsun, rastgele etkileşime girilen kişilerle, sitelerle, bloglarla sağlıklı sonuç elde edemeyeceğinizi belirtmekte fayda var. Bu nedenle, ne siz paranızı çöpe atın, ne de tek amacı fayda sağlamaktan ziyade paranızı kapmak olan sözüm ona ajanslar barınabilsin. Bütçenizin, sektörün, onca emeğin suistimal edilmesine izin vermeyin.

Kendi adıma, sadece bu ne idüğü belirsiz paragözler daha fazla kazanmasın diye birçok kişiye hiçbir talepte bulunmadan yardımcı olmaya çalıştım, tavsiyelerde bulundum. Eminim sektörde de benim gibi yardımcı olmaya, yol göstermeye hazır birçok dijital pazarlama uzmanı vardır. En azından ben, olduğuna inanmak istiyorum. Soru sormaktan çekinmeyin, ilk merhabanın ardından konuyu paraya getiren kişilerden kaçabildiğiniz kadar kaçın. Evet, bu işler ücret karşılığı yapılır. Ancak o ücret, size sunulan hizmetin değil, vaat edilen ve yerine getirilen faydanın karşılığı olmalıdır.

21.5.16

Dijital Pazarlamanın Özü: Turkish Empati

"İnternet dünyası" içinde olup da, dijital pazarlama kelimesini duymayan kalmadı değil mi? Konuya en Fransızı bile "İşte feys reklamı falan" diye yorum yapıyor. Onun bu yorumu yapması gayet normal, Eksik ama yanlış olmayan bir izlenime sahip.

Ancak, bir start-up projesi ya da bir online satış mağazası sahibinin bu kadar yüzeysel bilgiye sahip olması yadırganacaktır. Daima araştıran, işini ilerletmek için neye ihtiyaç duyduğunu sorgulayan insanların bu tür projelere adım attığını düşünüyorum, en azından öyle olduğuna inanmak istiyorum zira hiç düşünüp kurgulamadan kör topal ilerlemeye niyetlenen start-up'ların sayısı epey fazlaysa ülkece kaygılanmalıyız diye düşünüyorum.

Bu bir yana, zaten sektörde olan herkes daha fazla tanınma, daha fazla satma, daha fazla büyümenin arayışı içinde. Peki acaba, bu koşturmaca içinde insan faktörü hesaba katılıyor mu? Her yerde yazılıp çizilen bu "kullanıcı odaklı olma" terimini kavrayabildik mi?

Kavrayamadıysak özet geçeyim:

"Aynı şeyi senin anana, bacına yapsalar..." :) 

Yeap! Türkish Empati. Empatiyi sadece duygusal anlamda, ikili ilişkilerde kullanıyoruz ama bunun ticari boyutu da var.

Şöyle sorayım;

Bir online satış mağazasında, anana-bacına ne sunsalar senin ve onların hoşuna giderdi?

Şimdilerde bazı istatistik bilgiler dolanıyor internette; bir sitede alışveriş yapan diğer müşterilerin yorumları ya da "Bu ürünü alanlar, şunu da aldı" gibi tavsiye otomasyonları ile satışları artırmak, ciroyu büyütmek mümkünmüş. Bunu neden yeni bir keşifmiş gibi sayfalarca uzatıyorsun ki?

Hiç annenizle, babanızla pazar alışverişine gitmediniz mi? Orda sen patatesi sorarsın, belki alırsın da. Pazarcı sana der ki "Patlıcanım var çok taze, 3 TL kilosu. Şu ablaya 2'den verdim, akşam pazarı sana da vereyim". Genelde o patlıcan da alınır zaten ;) İşte insan faktörü dediğim de buna benziyor. İster e-ticaret sitesi olsun, ister ürün ya da hizmet sunan bir start-up projesi, sırf iyilik yapıyormuş, fırsat sunuyormuş gibi görünmek için bazı teklifler sunarsanız ziyaretçilerinize, boşuna kürek çekmiş olursunuz. Siteye gelen insanların neye ihtiyaç duyabiileceğini düşünüp, ona göre hareket etmelisiniz.

Site sınırları dahilinde durum böyleyken, sosyal medya araçlarında da pek fark yoktur zaten. Yine insan fakötrü ve duygular ön plandadır. Sosyal medya planlamanız da insan odaklı, özgün ve kesinlikle ilgi çekici olmalı. Neden? Çünkü insanlar sosyal medyada sizin şirketinizi tanımakla ilgilenmiyor. Ama siz onlarla ilgilenir ve anladıkları dilden konuşursanız sizinle ve markanızla duygusal bağ kuracaktır.

Not: Dilerim bu ve buna benzer yazıları "bağzı" dijital pazarlamacılar, sosyal medyacılar okur da, hepimizin sosyal mecralarda maruz kaldığı ürün-hizmet-fiyat spam'lerinden biraz kurtuluruz. Yoksa hep birlikte kusacağız, ramak kaldı.

Bu yazı da ilginizi çekebilir: 

19.5.16

Yeni Bir Dijital Pazarlama Kanalı Olarak Snapchat

Önü alınamayan bir hızda büyüyen internet, sosyal medya ve mobil uygulama kullanımı ile, dijital pazarlama çalışmalarındaki stratejiler de sürekli şekil değiştiriyor, yenileniyor. Yaklaşık son üç yıldır zikredildiği gibi bu yıl da mobilin yılı olmaya devam edecek. Bu durum da, mobile yönelik çalışmaların kesinlikle es geçilmemesi gerektiği anlamına geliyor.

Dijital Pazarlama İçin Mobil Kanalı

Pazarlama stratejileri arasında ayrı bir başlıkta incelenen mobil oluşumlar arasında şüphesiz mobil uygulamalar ayrı yere sahip. Bir uygulama düşünün, günlük aktif kullanıcısı 100 milyon, ortalama günlük 400 milyon post ve 7 milyar görüntülenme oranına sahip olsun. O uygulama tabii ki Snapchat. Gerek hızla büyümesi, gerekse kullanıcı kitlesi bakımından markalar için bulunmaz bir şans Snapchat.

Tabii her mecrada olduğu gibi, markanız için Snapchat kullanırken de dikkat etmeniz bazı hususlar var. İşte en temel haliyle Snapchat Pazarlama Tüyoları.


Her şeyin başı içerik!

Öncelikle, Snapchat'in çalışma dinamiklerini kavramak gerekli. Hızlı ve etkili içerik üretmenize
olanak sağlamakla beraber, bir sayfa dolusu makaleyle anlatabileceğiniz bir konuyu kısa sürede anlatmanıza olanak sağlar. Karşı tarafta, telefonun ucunda duran kişinin evde, yürürken ya da otobüste bile içeriklerinizi görüntüleyebileceğini unutmayın. Bu da demek oluyor ki, Snapchat stratejinizi rastgele oluşturamazsınız. Tıpkı makalelerde olduğu gibi, burada da kaliteli ve özgün içerik sunmanız gerektiğini hatırlatmamıza gerek yoktur diye düşünüyorum.

Reklam yapma heveslisi olmayın!

Eğer çok ısrar ederseniz, hevesinizi kursağınızda bırakırlar. Neden mi? Çünkü, her şeyden önce Snapchat, diğer aşina olduğunuz sosyal mecralar gibi, içeriklerinizi herkese göstermez. Sadece sizi takip edenler içeriklerinizi görebilir.

Hangi mecra olursa olsun, artık internet kullanıcılarının rastgele bir reklamla, ürünle, fiyatla karşılaşmaya tahammülü yok. Reklam yapma kaygısına düşerseniz, insanların sıkılıp sizinle irtibatı kesmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Unutmayın! İnternet kullanıcıları, sizinle kişisel ve duygusal bağ kurmak ister, ürünlerinizi görmek değil. En azından fazlaca kişiselmiş havası verilen mecralarda.

Zamanla kullanıcıların talep ettiği bağı yakaladığınızda, artık ufak çaplı çalışmalar yapabilirsiniz. Bu çalışmalar da yine doğrudan reklama dayalı değil, bağlantı halinde olduğunuz kullanıcılara kendilerini özel hissettirecek şekilde olmalı. Örneğin, sadece Snapchat arkadaşlarınız için bir indirim kodu ya da bir hediye kazanma fırsatı sunabilir, markanıza değer kazandırabilirsiniz.

Değer kazandırmak demişken...

Genel olarak tüm pazarlama stratejiniz zaten değer odaklı olmak zorunda. Verdiğiniz mesaj, oluşturduğunuz içerikler, sunduğunuz fırsatlar takipçilerinizin gözünde önem kazanmalı, onları cezbetmeli. 

Nasıl olursa olsun, yaptığınız tüm çalışmalarda kullanıcı odaklı olmayı, onlar için, onlara göre içerik ürettiğinizi aklınızdan çıkarmayın. Sevilebilir, tavsiye edilebilir, hatırlanabilir olmaya özen gösterin.

18.5.16

Dijital Pazarlama ve Rakip Analizi

Her geçen gün gelişen teknoloji, yaygınlaşan internet ve sosyal medya kullanımının doğal bir neticesi olarak ortaya çıkan dijital pazarlama sektörünün en avantajlı detayı, geleneksel pazarlama ve reklam yöntemlerinden daha net olabilmesi. Avantajı ise, ölçümlenebilir ve yorumlanabilir olması desek yanlış olmaz.

Şöyle ki, geleneksel reklamdan örnek verecek olursak, herhangi bir gazeteye ya da bir şehirde bilbord alanlarına reklam verdiğinizde, bu reklamı kaç kişinin gördüğünü, bunlardan kaçının sizle/markanızla/ürünle/hizmetinizle ilgilendiğini, beğendiğini ya da beğenmediğini anlama şansınız olmaz. Hatta bırakın anlamayı, tahmin yürütmek bile sağlıklı bir sonuç vermez.

Dijital pazarlama ve dijital reklam mecrasında ise yaptığınız her reklam çalışmasının ölçülebilir bir boyutu vardır. Hedef kitlenizin netleştirilmesi, ardından bu kitleyi hedef alan reklam planlaması derken, yine dijital mecralara has araçlarla reklam performansınızı ölçmeniz mümkün. Böylece, reklam kriterlerini optimize ederek daha sağlıklı bir reklam çalışması yapabilirsiniz..

Peki, reklam çalışması bundan ibaret mi? Ya da, reklam haricinde rutin olarak geliştirilen sosyal medya stratejileri sadece hedef kitleye ulaşmak amacından mı ibaret olmalı?

Dijital Dünyada Yalnız Değilsiniz!

Misal, markanızla alakalı bir Facebook sayfası açtığınızda, internet ortamında varlık gösteren tek markanın siz olduğu izlenimine mi kapıldınız? Sektörel rakiplerinizin internetteki varlığını dikkate almıyor musunuz? Kısa sürede adınızın dijital dünyadan silinmesine ve amaçladığınız dijital performansa ulaşamadan kaybolup gitmeye hazır olun.

İster reklam kampanyaları olsun, ister sosyal medya planlamaları, rakiplerinizi incelemeniz ve onların dijital dünyadaki varlıklarından kendinize notlar çıkarmanız büyük önem taşır. Nitekim, rakiplerin internet ortamında sahip olduğu artıları ve eksileri birer birer tespit edip, kendi pazarlama stratejinize ek olarak bu tespitleri avantaja çevirmek sizi kısa zamanda birkaç adım ileri taşıyacaktır. Burada bahsettiğim şey, diğer firmaların taklit edilmesi değil, olumlu sonuçlandığı aşikar olan girişimlerini geliştirmek ve daha iyi şekilde uygulamaktır. Aynı şekilde olumsuz, rakibin eksi hanesine işlemiş girişimleri de sizin aynı hataya düşmenize engel olacağı gibi, o girişimin başarısız olmasına neden olan detayları tespit edip "Onun yapamadığını başarmak" sonucuna da ulaşabilirsiniz.

Gün geçtikçe giderek artan marka/ürün sayfaları arasından kendinize has taraflarınızla sıyrılmak ve rakiplerinizden birkaç adım ilerde olmak için dijital dünyanın dinamiklerine tamamen adapte olmak zorundasınız. 

İnternetin sunduğu tüm imkanları - ki buna rakip analizleri de dahil- eksiksiz bir şekilde kullanarak markanızın dijital dünyadaki yerini sağlamlaştırabilirsiniz. Aksi halde, on binlerce marka sayfasından birinin sahibi olarak kaybettiğiniz zaman ve paranın hesabını tutmak zorunda kalırsınız.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:

Dijital Pazarlama Uzmanı Dediğimde Ne Anlıyorlar?

21.3.16

Dijital Pazarlama ve Reklam | Başlangıç


 
        Özellikle Start-up İstanbul ve benzeri Facebook gruplarında yeni girişimcilerin, E-ticarete yeni başlayacakların "Nasıl bir reklam çalışması yapabilirim?", "Reklam ve SEO için ne kadar bütçe ayırmalıyım?" gibi sorularını sık görmeye başladık. Yorumlarda herkes her ne kadar yardımcı olmaya çalışsa da, tek sayfada toplanmış bir bilgi kaynağına ulaşılamadığı kanısına vararak, yardımcı olmak adına bu yazıyı yazmaya karar verdim.

          Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, herkesin verdiği tavsiyeler hem doğru, hem de yanlıştır. Doğrudur, çünkü tavsiye edilen yöntemlerin hiçbirinde günümüz dijital pazarlama yöntemlerinin kapsamına girmeyen bir önerme görmedim. Yanlıştır, çünkü reklam ve seo çalışması pazara, ürüne, hedef kitleye, anahtar kelimelere, bu kelimelerin rekabet düzeyine, aranma hacmine ve pazardaki rakiplerin konumuna bağlıdır. Aslında bu kriterleri artırmak mümkün ancak anlaşılması için kısa ve öz geçmeye çalışıyorum.

          Bu bağlamda rahatlıkla söyleyebilirim ki, gelen tavsiyeleri değerlendirin, ancak uygulamayın. Muayene olmadan ezbere ilaç alamazsınız. Peki nereden başlamalı? Reklam ve Seo, ikisi de bütçe isteyen önemli çalışmalar.

          Buraya dikkat edelim, tabii ki bir hizmet ya da ürün sunan bir firma olarak, hedef kitlenize internet ve sosyal medya üzerinden ulaşmanız mümkün. Ancak her hedef kitle, her sosyal mecrayı kullanmıyor olabilir. Bu nedenle, önce hangi alanlarda yoğunlaşmanız gerektiğini tespit edin. İyi bir araştırmayla beraber, rakiplerinizin de nerelerde aktif olduğunu yakından takip edin. Bu takip, tek seferlik bir araştırmadan ziyade, düzenli olarak izleme şeklinde olmalı. Hedef kitlenin ve rakiplerin kullandığı mecraların tespitinden sonra, bütçeniz doğrultusunda o mecralarda reklam çalışmasına başlayın. Sosyal medyada reklamların doğru hedeflenmesi, hem performans açısından, hem de bütçe açısından hayli önemlidir. Mesela aylık reklam bütçenizin tamamını tek kampanyaya ayırmaktansa, birbirine paralel farklı birkaç kampanya düzenleyerek reklamınızı yayına verebilirsiniz. Akabinde yapmanız gereken, erişimin ve reklama gösterilen ilginin ölçülmesi. Tabii burada işin uzmanlık kısmı girmekte. Bu nedenle size tavsiyem, gerçekten internet reklamcılığı konusuna hakim olmanız ya da bir ajansla doğrudan ya da danışmanlık alarak çalışmanız.

          Kendi adıma, internette görmemem gereken, bahsi geçen firmaların hedef kitlesine dahil olmadığım halde karşıma çıkan reklamlarla sık karşılaşıyorum. Yanlış yapılmış hedeflemeler, çar-çur edilen bütçeler gerçekten azımsanmayacak oranlarda.


        SEO konusuna gelince. Bugün dijital pazarlama sektöründe zannediyorum ki en çok suistimal edilen konu SEO. Özellikle popülerliği ve getirisinin çok yüksek olduğu kanısına varan herkes SEO hakkında yazıp çizmeye başlamış. Bu hem müşterileri, hem de bu sektörde işini hakkıyla yapan ajansları töhmet altında bırakmakta. "Sitenizi uçuruyoruz!", "Şu kadar paraya şu kadar backlink!".

        Bakınız, bu konuda verebileceğim en doğru tavsiye, yine ya kendiniz bu işi doğru adresten doğru şekilde öğrenin, ya da sekörde bilinen, adam aklıllı referans verebilen ajansları tercih edin. Ajansın gösterdiği referansları da muhakkak irdeleyip FAYDALI ve KALICI hizmet alabileceğinizden emin olun, teyit edin. Maalesef bugün birçok ajans/freelance çalışan, teklif yolladığı firmaları, basit bir logo yaptığı siteyi bile referans listesini kabartmak için kullanabiliyor.

        SEO için ayrılacak bütçeye gelince, tahmin edeceğiniz gibi anahtar kelime sayınıza ve bu kelimelerin rekabet gücüne göre bir çalışma stratejisi belirlenecek. Bu stratejiye ve verilecek emeğe göre de bir fiyat çıkacaktır. Zaten bir SEO ajansı ile anlaşacaksanız, gerekli bütçeyi onlar sizden talep edecektir; sizin SEO için ayıracağınız bütçeyi kafadan belirleme lüksünüz olmayacaktır.

          Kısacası, pazarlama, reklam, satış ve seo odağında bakarsak, ayda 1000 TL bütçe de ayırabilirsiniz, 30000 TL de. Önemli olan, bu çalışmadan elde edeceğiniz geri dönüşün sizi tatmin edip etmeyeceğidir. Verimli bir çalışma ile sadece 1000 TL bütçe ayırarak beklentinizin çok üzerinde geri dönüş alabileceğiniz gibi, 30000 TL gibi bir bütçeyle de başarısız kampanyalara imza atabilirsiniz.


         Yeterli bilgi ve tecrübeye sahip değilseniz, reklam, pazarlama ve seo konularında bir bilene danışmakta her zaman fayda vardır. Emin olun bir uzmana/ajansa ödeme yapmaktan kaçınırken, daha ciddi maddi kayıplara uğrayabilir; hatta bilinçsiz alınan kararlarla marka itibarına zarar vermeniz mümkün. İşler çığırından çıkmadan, yolun an başında doğru kararlar vermek sizin elinizde.

12.3.16

Dijital Pazarlama ve İçerik Kabızlığı

Bir marka,ürün ya da hizmet olarak dijital dünyada varlık göstermenin kaçınılmaz olduğu bir devirdeyiz. Haliyle KOBİ'den tutun da, büyük markalara kadar tanıdık tanımadık kim varsa bir Facebook, bir İnstagram sayfası açmayı ihmal etmiyor.

Facebook sayfasını açtınız, arkadaş listenizi davet ettiniz, arkadaşlarınızdan da kendi tanıdıklarını davet etmelerini rica ettiniz. Peki sonra?


"İnanılmaz fiyat! xxx Bayan Hırka Sadece 44,90 TL".

-Paylaş gitsin!

3 beğeni, 8 beğeni, 18 beğeni ve 2 yorum...

-Satış? Satış yok.

-Neyi yanlış yapıyoruz?

Satış yok, etkileşimler düzensiz, sayfa beğenisi sabit ya da azalıyor.

-Hadi Facebook reklamı verelim!

Son zamanlarda okuduğum en akıcı ve en doğru tespitleri barındıran makaleyi hatırlarsınız belki. "Dijital Pazarlama Türkiye'ye Muz Kabuğunda mı Geldi?" diyordu başlığında. Orada bir noktaya dikkat verelim.

Facebook'ta üç parça ürün görseli paylaşan herkes "dijital pazarlama yapıyoruz" zannediyor diye belirtmiş. Markalara baktığınızda, özellikle çok bilinen, kendi potansiyelini kazanmış markaları es geçerek, ürün görseli paylaşmaktan  öteye geçebilen kaç marka var?

İnternet kullanımı ve online alışveriş yaygınlaştıkça, Sosyal Medya mecraaları da doğal olarak marka sayfalarından geçilmez oldu. Tabii bu durum, internet kullanıcılarını büyük oranda olumsuz etkiliyor. Kullanıcılar marka, ürün, fiyat, kampanya görmekten kusacak hale gelmiş, benden söylemesi.

Yeni bir şeyler yapmanın zamanı gelmedi mi (Bazılarımızın bildiği, ancak sizin ısrarla öğrenemediğiniz bir şeyler)?

Kaç zamandır "Content is The King" diyoruz, diyorlar. Hiç merak edip iki satır okumadınız mı "İçerik Kraldır" derken neyin kastedildiğini?

Peş peşe ruj oje, rimel, dudak kalemi paylaşan, fiyatlarla ve ürünlerle sosyal medyayı çöplüğe çeviren o kozmetik markası, neden hedef kitlesinin dilinden anlamamakta bu kadar ısrarcıdır? Amaç, makyaj yapan insanlara hitap etmek ve onları marka etrafında toplamaksa, neden onların ilgisini çekecek birşeyler üretmiyorsunuz?

Günümüzde internet kullanıcıları, kendilerine fayda sağlayan, güldüren, eğlendiren, iyi hissettiren paylaşımların hakkını fazlasıyla veriyor. Ürün satma çabasından vazgeçerek insanlara fayda sağlayan her firma, müşterinin markaya olan sempatisini ve sadakatini kazanıyor. Sonuç itibariyle de ürününü satıyor. Oje paylaşmak yerine, makyaj tavsiyeleri içeren özgün bir paylaşım, eminim daha çok dikkat çekecektir. Buyrun deneyin ;)

Tabii sektörün içinde olanlar, bu yazdıklarımı yıllardır biliyor. Temennim, sektöre yeni gireceklerin ve bir gün marka içeriklerinden sorumlu olacak arkadaşların okuması. Biraz şansımız varsa bizim de duvarımızda gördüğümüz marka/ürün çöplüğünden biraz kurtulabiliriz ne dersiniz?

11.3.16

“Dijital Pazarlama Uzmanı” Dediğimde Ne Anlıyorlar?

 
 Açıkçası internet ortamında daha sık yazı yazmak isterdim. Okunsun ya da okunmasın, şahsi bir blog ya da günlük gibi, ister kafama eseni, ister dijital pazarlama hakkında fikirlerimi o dakika yazabilmek bana iyi geliyor. Ancak yoğun iş temposu ve yorgunluk, benim gibi insanların kendilerine iyi gelecek şeyleri ertelemesine neden olabiliyor.
     Yoğun tempo deyince, son zamanlar karşılaştığım bir sohbet üzerine, yaptığım işle alakalı kısa bir yazı yazmak istedim.
     Yeni tanıştığım insanlar ne iş yaptığımı sorduklarında, aldıkları cevabın onları tatmin etmediğini fark ettim.
-Dijital pazarlama uzmanıyım.
+Network marketing mi?
     Yaptığımız şeyin "networkçü"lerle karıştırılması durumundan giderek rahatsız olmaya başladım. Network sistemlerin bir parçası olmayı tercih eden kişilere saygım sonsuz tabii, ancak tasvip etmediğim bir sisteme ait zannedilmek canımı sıkmıyor, umursamıyorum, hiç takmıyorum desem yalan olur. “Saadet zinciri” olarak lugatımıza giren bu network sistemini akılcı bulmuyorum (Canla başla satış yapmak için çabalayan ev hanımları için). Ayrıca son dönemler popüler olan “xxx Holding” gibi, dijital dünyaya el atarak işlerini profesyonelce yapan insanların pazarını bulandıran mesnetsiz network sistemlerinden büyük rahatsızlık duyduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
     Bir de diğer kesim var; dijital pazarlama hakkında yüzeysel bilgiye sahip olanlar. Dijital pazarlama hakkında bir iki yazıya denk gelmiş ve markaların dijital dünyadaki stratejilerini, davranışlarını, iletişim yöntemlerini çözdüklerini düşünmüş olacaklar ki “Sizin işiniz de çok kolay yahu, tüm gün Facebook senin, İnstagram benim dolaşıp duruyorsunuz” diyebiliyorlar.
     “Tabi canım! Zaten başka ne sorumluluğumuz var ki? 2 görsel paylaşıp arkamıza yaslanarak kahvemizin tadını çıkarıyoruz!”.
     Algının toplum tarafında böyle olmasını pek yadırgamıyorum aslında, ancak anlayışın markalar/iş verenler kısmındaki boyutu da bundan farklı değil anladığım kadarıyla. İnternete “Dijital Pazarlama Uzmanı” ihtiyaçlarından dolayı iş ilanı veren bir çok firmanın kriteri çıldırma sebebi olabiliyor. Şöyle ki;
     “Sosyal medyanın jargonunu bilen, en az 3 yıl deneyimli, tercihen İngilizce bilen, illüstratör, photoshop bilgisine sahip, html ve css kodlayabilen, arama motoru optimizasyonu hakkında bilgi sahibi ve ihtiyaçlara uygun seo stratejisi geliştirebilecek, uygulayabilecek, Google AdWords kampanyaları oluşturabilecek………………..” benim yazarken sabrım yetmedi, eminim bazılarınız da okurken “Daha neler!” demişsinizdir.
     Verdiğim örnek ne kadar mantıklı, ne kadar mantıktan uzak sanırım bu konuda herkesin kendince bir fikri vardır. Fakat bu işin bir ekip gerektirdiğini ve organize çalışma istediğini, bu ilanı veren firmanın bilmediğine bahse girerim. Genel olarak gözlemlediğim, en az üç kişinin yapacağı bir işi tek kişinin boynuna yükleyip dijital dünyada mucizevi satış patlamaları bekledikleridir.
     Tabii beklentiler karşılanmayınca da, kabahatli işe alınan dijital pazarlama uzmanı olacaktır.
     Biraz şaşkınlık, biraz sitem, biraz da eleştiri işte… Yazının başında dedim ya, vaktim bol olsa her kafama eseni o dakika yazıya dökeceğim ama fırsat bulamıyorum. Bu yazı da, bu sabah kafama esip yazmaya vakit bulabildiğim kısa bir parça olsun.

Disqus Shortname